Masallar Diyarı; Venedik

 

Binbir gece masallarından fırlamışçasına kollarını açıp sizi adeta hayal alemine davet eden bir şehir, Venedik.. Sokaklarına attığınız ilk adımlarda görebileceğiniz gökkuşağını geride bırakacak derecede renkli maskelere sahip insanlar ve dükkanlar, kanallar, kanallarda gezen gondollardan yükselen serenatlar karşısında büyülenmemeniz neredeyse imkansız.

Venedik’e ulaşım Cruz gemileri ya da trenle yapılabiliyor. Bir İtalya turu içerisindeyseniz, Roma – Venedik arası hızlı trenle 3.5 saat sürüyor. Hızlı tren bilet fiyatları genellikle 100 Euro olmakla beraber erken bilet alımlarında fiyatlar 70-80 Euro’ya kadar düşüyor. Ulaşımda hızlı treni tercih edecekseniz yanınıza kalın birşeyler almanızda fayda var zira trenler gerçekten çok soğuk. Hızlı trenle sabah gidip akşam dönmek mümkün olsa da 1 gün Venedik için yeterli değil. Bu büyülü şehir kesinlikle hızlı hızlı gezip bitirilmemeli, her sokağının tadı çıkarılmalı. Venedik’ten tam anlamıyla keyif almanız için tavsiyem, 3 gününüzü buraya ayırmanız yönünde olacaktır. Eğer Venedik’te konaklayacaksanız ve oteliniz San Marco meydanına yakın bir yerde ise Venedik’te ulaşımın kanallar üzerinden ya da yürüyerek yapıldığını, herhangi bir motorlu araç olmadığını bilerek hareket etmeniz, yanınıza çok fazla bavul almamanız faydalı olacaktır.

Venedik’in kalbi için San Marco meydanı demek sanırım son derece doğru olur. Tren’den indikten sonra bu meydana ulaşmak için bir kaç yol mevcut. Kanallarda kullanılan taksiler bu yollardan bir tanesi olsa da hem şehrin tadını çıkarmak hem de fahiş bir ücret ödememek için ben pek tavsiye etmiyorum. Benim tavsiyem, tren garının hemen solunda yer alan sokağı hiçbir yere sapmadan takip etmeniz. Yürüyerek yaklaşık yarım saatte sizi San Marco meydanına çıkaracak olan bu sokak boyunca kanallar, köprüler, maske satan dükkanlar, şirin restaurantlar, son derece taze meyveler satan manavlar bulabilir, kostümleri ile beraber Venedik maskeleri takmış insanlarla fotoğraf çektirme şansına sahip olabilirsiniz

Venedik maskeleri, kanal ve gondollarla beraber Venedik’in en meşhur unsuru. Ortaya çıkışı ile ilgili bir kaç rivayet mevcut. Bunlardan bir tanesi 1348 yılında Venedik nüfusunun yarısının ölümüne sebep olan veba salgını sırasında insanların veba yaralarını ve kötü hallerini gizleme amaçlı kullanmış olmaları. Elbette o dönemlerde kullanılan maskeler bu kadar renkli değil iken aradan geçen zamanla renkler, taşlar ve tüyler maskeler üzerindeki yerini almış.  Ancak ne kadar “renk” eklenirse eklensin, hüznün ve acının sembolü olan donuk ifade halen maskeler üzerinde yerini koruyor. Bir diğer inanış ise 1600’lü yıllarda eğlenceye son derece düşkün olan Venedik halkı arasında fahişeliğin cazip meslek haline gelmesi ve kanallar üzerindeki köprülerde müşteri arayan kadınların tanınmamak için birbirine benzeyen maskeler kullanması yönünde. Son inanış ise dük ya da yargıç gibi üst sınıfta bulunan insanların bu maskeleri kullanarak halkın arasına karışması, halkın nasıl yaşadığını gözlemlemesi ve çeşitli istihbarat çalışmalarını yürütmeleri yönünde. Maskelerin fiyatları ise kullanılan malzeme, üzerine eklenen eklentiler ve dizayna bağlı olarak 10-15 Euro’dan başlıyor ve yüzlerce Euro’ya kadar çıkabiliyor. Maske ustaları dizaynlarına son derece önem veriyor ve dükkanlarında maske fotoğrafı çekimini yasaklıyor. Ayrıca her yıl şubat ayında düzenlenen Venedik Karnavalı ( Carnevale di Venezia – Carnival of Venice ) maskeler ve kostümlerle sokağa inen binlerce insan sayesinde inanılmaz bir görüntüyü ziyaretçilerine sunuyor. Venedik’e gitme planınız var ve ziyaret için henüz bir tarih belirlemedi iseniz, Şubat ayı üzerinde durmanızı şiddetle tavsiye ederim. 8 yüzyıldır süren bu gelenek tüm şehri adeta bir film stüdyosuna, renk cümbüşüne çeviriyor ve imkânınız varsa mutlaka bu görüntüyü görmelisiniz.

San Marco meydanı tüm turistlerin uğrak noktası. Eğer vaktiniz varsa meydanda bulunan cafelerde oturup birşeyler içerek şehrin keyfini çıkarabilirsiniz. Bu meydanda dikkat etmeniz gereken tek cafe, florina. Oturduğunuz zaman müzik için kişi başı ek ücret talep ediyorlar. Bu ücreti vermek istemezseniz, yan cafede oturup canlı müziği ücretsiz olarak dinleyebilirsiniz. Meydan o kadar güzel ve hareketli ki Fransız yazar Alfred de Musset buraya “Avrupa’nın salonu”, Napolyon ise “Avrupa’nın en güzel şenlik alanı” demiş. Meydanın etrafında San Marco Bazilikası, Dükler Sarayı, Aziz Mark’ın Çan Kulesi ve Ahlar köprüsü bulunuyor.

Dükler Sarayı ( Palazzo Ducale ) yaklaşık 900 yıl boyunca imparatorluğun merkezi olmuş. Saray, ilk olarak 9. yüzyılda Bizans tarzı bir şato olarak yapılmış ancak 14. yüzyılda gotik olarak yeniden inşa edilmiş. Sarayın içi de dışı da son derece şatafatlı. Saray içerisindeki neredeyse her duvar ve her tavan eşsiz resimlerle süslü. Ayrıca saray içerisinde düklerin odaları, engizisyon odaları, işkence odaları, toplantı salonları, dönemde kullanılan silahların bulunduğu odalar bulunmakta.

Dükler Sarayı ve hapishane arasında 16. yüzyılda yapılan bir taş köprü yer alıyor ve bu köprü Ah’lar köprüsü ( Son Nefes Köprüsü / İç Çekiş Köprüsü ) olarak adlandırılıyor. Köprünün bu ismi almasının sebebi ise, köprüden hapishaneye geçen mahkumların bir daha dünya yüzü görmeyecek olması imiş..

Venedik’e gittiğinizde uğramanız gereken 2 önemli ada mevcut. Murano ve Burano. 13. Yüzyılda alınan bir kararla ahşap olan binaların cam atölyelerinde çıkabilecek yangınlardan etkilenmemesi için tüm cam ustaları Murano Adasına gönderilmiş. Cam ustaları zorla gönderildikleri adada işlerini son derece iyi bir şekilde yapıp adanın ve Venedik’in adını tüm dünyaya duyurarak şehrin en saygın insanlarından olmuşlar. Murano adasından daha ileride bir konumda yer alan ve Murano’dan aktarmalı olarak ulaşılan  Burano adası ise daracık kanalların etrafındaki renk renk evleri ile ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Söylentiye göre ada balıkçıları akşamları çok sarhoş olduğundan evlerini bulabilmek için evlerini farklı renge boyarlarmış. Günümüzde ise bu gelenek maalesef bu kadar serbest değil. Evini boyamak isteyen kişinin resmi kurumlardan izin alması gerekiyor..

Şehir için kanalların böldüğü bir kara parçası demek yerine adacıklar üzerine kurulmuş bir şehir demek daha doğru olur. Zira bu şehir tam tamına 118 minik adacık, bu adacıkların etrafından dolaşan 170 kanal üzerinde yaşamakta. Adacıklar birbirine köprülerle bağlı halde ve şehirde irili ufaklı yaklaşık 400 adet köprü mevcut. Venedik sokaklarında kaybolmayı tercih ederseniz, 2 insanın yan yana yürüyemeyeceği darlıkta sokaklardan evlerin alt katlarının içinden geçen “gizli” sokaklara kadar bir çok sürprizle karşılaşabilirsiniz. Venedik’te kaybolmaktan korkmayın.. Zira ne yaparsanız yapın ya San Marco meydanına çıkarsınız ya da tren garına. Venedik sokaklarında kaybolduğunuzda, sokak ortasına 2 adet koltuk ve 1 küçük masa atmış şirin ve butik restaurantlarla karşılaşabilirsiniz. Böyle bir yer bulduğunuzda oturup şarabın ve şehrin tadını çıkarmayı ihmal etmeyin.

Venedik’e kadar gelmişken Gondola binmemek elbette olmaz. Şehrin farklı noktalarında taksi durağı gibi Gondol durağı bulunmakla beraber San Marco meydanında da Gondol için biniş noktaları bulabilirsiniz. Gondol fiyatları akşam 18:00′ a kadar 80 Euro. Bu fiyat 6 kişilik gondolun toplam fiyatı. İster 1 kişi binin ister 6 kişi, ödeyeceğiniz fiyat 80 Euro. Akşam 18:00’dan sonra ise Gondol fiyatı 100 Euro’ya çıkıyor. Gondol turu yapmak isterseniz size tavsiyem serenatlı gondol turu almanız. Normal turlarda Gondol sürücüleri birbirleri ile çok yakın gidiyor ve 2 kayıkçının yüksek sesli muhabbet etmesi bir nebze olsun keyfinizi kaçırabiliyor.

Şanslıysanız Venedik sokaklarını gezerken karşılaşabileceğiniz bir sürpriz ise, düğün öncesi geleneği . Venedik geleneklerine göre düğün öncesi gelinler erkek, damatlar kadın kılığı ile sokaklarda gezmek zorunda. Arkadaşlarının ortasında kadın kıyafeti giymiş, makyaj yapmış bir adamla karşılaşmanız pek alışık olmadığımız bir görüntü olsa da unutulmayacak bir başka Venedik hatırası.

Diğer yazılarımda sizlere bahsetmiş olduğum getyourguide burada da geçerli. Sıra beklemeden gondola binmek, 6 kişilik gondol grubu oluşturmak, rehber eşliğinde dükler sarayını gezmek, Murano veya Burano adalarına gitmek ya da Venedik’in arka sokaklarını keşfetmek için getyourguide’ı kullanabilirsiniz. Çok uygun bir fiyata rehberli Dükler sarayı gezisi, arka sokaklar keşfi ve gondol turu olarak aldığım paketten son derece memnun kaldım.

Masallar ülkesinden fırlamış bir şekilde, adeta bu dünyaya ait değilmişçesine yaşayan bu şehrin ömrü maalesef çok fazla değil. Üzücü ama şehir her gün biraz daha batıyor. Şehir üzerindeki binalar, kuleler yavaş yavaş sulara gömülüyor. Bu durumu eğik bir şekilde duran saat kulelerinden, deniz seviyesinin binaların duvarlarına bıraktığı su izlerinden de gözlemleyebilirsiniz. Ayrıca yılın belirli dönemlerinde kabaran deniz sebebi ile bazı sokakların ve meydanların sular altında kalması da ister istemez şehre zarar veriyor.  Sıradışı bir deniz seviyesi yükselişi olmadığı takdirde bir kaç nesil sonra Venedik diye bir şehrin olmayacağını bilmek maalesef hüzünlendiriyor. Bu sebeple imkanınız varsa mutlaka Venedik’i ziyaret edin, masal dünyasında birkaç gün geçirin ve duvarınızı süsleyecek Venedik Maskeleri ile evinize geri dönün.