Tanrıların Gazabı; Pompei

 

Milattan sonra 79.. Sıradan bir gün.. Hava biraz sıkıntılı lâkin pek de dert edilecek bir durum değil.. Ağustos ayının her zamanki sıcak havası.. Günaydın dedi Roma’nın en büyük liman kenti yeni güne.. Neler getirdiğini bilmeden..

Yönetimde Roma İmparatoru Caligula var.. İnsanlık tarihinin en gaddar, en sapık hükümdarı.. O kadar sapık ki; en büyük aşkı öz kız kardeşi.. İmparator böyle iken halk da ondan aşağı durur mu? Genelevler, eşcinsellik, keyif verici maddeler, israf almış başını gitmiş.. Asiller, daha fazla yemek yiyebilmek için yemekten hemen sonra kaz tüyü ile kendini kusturur, tekrar tekrar yemek yiyerek yeme zevkinin zirvesine çıkarmış. Zengin erkekler, başka diyarlardan getirdikleri küçük erkek çocuklarla beraber olur ve bu durum kesinlikle yadırganmazmış. Kısaca, zıvanadan çıkmış bir hükümdarın etkisindeki zıvanadan çıkmış bir toplum..

Milattan sonra 79.. Sıradan bir gün.. Hafif bir deprem oluyor ancak pek önemsenmiyor.. Zira Pompei halkı alışkın depremlere.. O kadar alışkın ki gece deprem olduğunda yataklarından kalkmıyorlar. Yanı başlarındaki Vezüv yanardağı sık sık yapıyor böyle minik sürprizleri. Saat yaklaşık olarak 14:00.. Derken, bir anda gökyüzü griye dönüyor.. Manzarayı gören halkın bir bölümü evlerine kapanırken, diğer bölümü limana koşuyor.. Limana gidenlerin gördüğü manzara akıllara durgunluk verecek cinsten.. Kabaran deniz, darmadağın olan gemiler.. Az sonra, gökten iri bir taş parçası boyutunda alev topları yağmaya başlıyor. Kabaran deniz, gökten yağan taşlar ve akabinde şehre ulaşan lavlar bir anda kül ediyor liman bölgesine kaçanları.. Evlerinde saklananları ise daha acısız bir ölüm bekliyor. Kızgın Vezüv’den çıkan kükürt gazı evlerine saklanan insanları zehirleyerek boğuyor birkaç saniye içerisinde. Şehri basan kül tabakası da, örtüyor evlerinde can veren bu kişileri..

Buradan sonrası tam bir katliam.. Evlere dolan gaz, kabaran deniz sebebi ile yok olan liman ve gemiler, gökten yağan taşlar hapsetmiş koca şehri olduğu yere. Toplam 64 hektarlık alanda 20.000’den fazla insan can vermiş bir anda.. Lavların ve küllerin saldırısı 2 gün sürmüş. 2 günün sonunda tüm şehir ve içinde barındırdıkları 6-7 metrelik bir kül duvarının altında kalmış.. Vezüv’ün külleri bir yandan, tarih bir yandan yaklaşık 2000 yıl boyunca mühürlemiş sapkınlık dolu bu şehri. Pompei’nin bu kadar revaçta bir şehir olmasına sebep olan liman da yanardağ patlamasından çıkan lavlar yüzünden ortadan kaybolunca, yeni bir yerleşim yeri de kurulmamış burada. Şehir, yaklaşık 2000 yıllık bir uykuya kapamış gözlerini… Ölüm gibi..

Felaketten asırlar sonra, 1860 senesinde bir çiftçinin tarlasını sürerken tesadüf eseri birkaç kalıntı bulmasıyla yeniden ortaya çıkmış Pompei. Kalıntıları inceleyen arkeologlar inceledikçe çok daha fazla kalıntıya ulaşmış ve yapılan çalışmalar neticesinde 7 metrelik kül tabakası ortadan kaldırılınca yeniden gün ışığı görmüş koca şehir. Yıllar süren restorasyon çalışmaları sonrasında da halka açılmış. Şehrin üzerindeki 6-7 metrelik kül tabakası temizlenmiş, 64 hektarlık alanın 4/3’ü ziyaret edilebilir hale getirilmiş.

Yapılan çalışmalar neticesinde halka açılan alanlarda şehrin zenginliğini de sapkınlığını da görebiliyorsunuz. Şehir, gözde bir liman kenti olduğundan ve dünyanın 4 bir yanından gemicileri kendine çektiğinden ortak dil konuşulamıyormuş ve birbiri ile anlaşamayan insanlar sık sık kavga ediyormuş. Pompei halkı bu sorunu işaretler ve resimleri kullanarak gidermiş. Genelevden tutun ocaklardaki yemeklere, yol tabelalarından hanlara kadar her yerde işaretler kullanılmış.

Şehirde 30’a yakın genelev mevcut. Yol üzerinde zemine işlenmiş şekilde genelevlerin nerede olduğunu gösteren ”penis” şeklinde işaretler bulunuyor. Ayrıca genelevlerin kapılarının üstünde de, genelev olduğunu yabancıların anlaması için ”penis” şeklinde heykelcikler kullanılmış. . İşaretler o kadar sık kullanılıyormuş ki, genelevlerde hangi kadınla ve hangi pozisyonda birlikte olunabileceği bile odaların kapılarının üzerindeki duvarlara resmedilmiş. Dil bilmeyen yabancı, yerdeki penis işaretleri ile penisli binayı bulup duvardaki pozisyonlardan birini seçip herhangi bir anlaşmazlık olmadan istediğini rahatlıkla alabiliyormuş. Ayrıca Pompei genelevlerinde çalışan kadınlara “kurt kadın” dendiği yönünde de bir rivayet mevcut. Kadınlar, müsait olduklarını belirtmek için kurt gibi ulurlarmış bu rivayete göre.. Evleri incelerken dikkatimi çeken nokta yatakların kısalığı oldu. Eski insanlar her daim bizlere günümüz insanından daha uzun, daha yapılı olarak anlatılmışken yatakların neden bu kadar kısa ve dar olduğuna pek anlam veremedim.

Pompei’nin cinsellikle ile ilgili geçmişi hakkında bu kadar çok bilgi, sapkınlıkların detayları ise Napoli’de bulunan arkeoloji müzesinde saklı.. İkinci katta bulunan “The Secret Kabinet” adlı bölüm, şehrin tüm cinsel hayatını gözler önüne seriyor. Secret kabineti merak ediyorsanız, bu linki tıklayarak 2000 yıllık kül altından hangi objelerin çıktığını görebilirsiniz.

Şehir, Anadolu’da ve Avrupa’da bir çok şehirde de görülen ızgara mimaride son derece düzenli olarak inşa edilmiş. Altyapı, o günlerde tabir-i caizse kusursuz planlanmış. Kaldırımlar, halkın yoldan akan kanalizasyon sisteminden etkilenmemesi için yüksek olarak dizayn edilmiş. Aralarındaki açıklık ise at arabalarının geçebileceği kadar geniş olarak tasarlanmış. Şehir içindeki tiyatro, adliye, forum, pazarlar, hamamlar ve arena şehrin kıymetini arttıran ve öne çıkan mekanlar. Zenginlerin evleri, dönemin şaşasını son derece iyi anlatıyor. Mermer ve bol işlemeleri sehpalar, mozaik duvar ve tavan süslemeleri, boyamalar, her daim güneş alan hamamlar dönem vatandaşlarının ne kadar lüks içerisinde olduğunun birer göstergesi adeta. Gladyatör evi içerisinde bulunan ve günümüzde cam arkasında muhafaza edilen duvar boyamalarındaki detaylar son derece ilgi çekici.. Bir boyamada elinde kafa tutan gladyatör ile karşılaşırken başka bir boyamada arp çalan kadın figürüne denk gelebilir ve boyamaların kusursuzluğu  ve renklerin canlılığı karşısında büyülenebilirsiniz.

Taşlaşmış insanlar Pompei’nin en ilgi çekici noktası. Şehir girişindeki arena içerisine yapılan bir piramit içerisinde, kazılar esnasında bulunan insanlar sergilenir durumda.. Gördüğünüz manzara ilk bakışta heykel algısı uyandırsa da gördüklerinizin bir zamanlar gülüp eğlenen insanlar olduğu gerçeğinin yüzünüze çarpması çok geç olmuyor. Yere kapanmış, çocuğu ile oynar ya da sevgilisine sokulmuş halde taşlaşan insanlar dünyanın hiçbir noktasında göremeyeceğiniz bir görüntü çıkarıyor karşınıza.. Kucağındaki çocuğu ile oyun oynayan anne için hayat bir anda donup kararıyor ve bir daha gün yüzü görmesi 2000 sene sonra oluyor.. Söylemesi bile korkunç.. Manzara sadece insanlar için de geçerli değil, piramidin ilerisinde bulunan forum alanında aynı şekilde taşlaşmış bir köpeği görmeniz de mümkün. Yine aynı bölgede ağlayan bir çocukla yan yatan bir başka çocuğun taşlaşmış halleri de sergilenmekte.

Şehir içinde adeta adım başı çeşme var. Sular biraz kireçli olduğundan alışık olmayanın içmesi tavsiye edilmemekle birlikte güneş altında terlemişken buz gibi akan sulara hayır demek pek mümkün olamıyor. Çeşme ağızları da şehrin şatafatından nasibini almış. Her çeşme farklı bir insanın yüzü ile inşa edilmiş. Hamamların bölge halkı için son derece önemli olduğunu, neredeyse her zengin evinin devasa bir hamamı olmasından anlıyoruz. Günün her saati ışık alabilecek şekilde dizayn edilmiş bu ev hamamları da süslemelerden nasibini almış durumda..

Forum bölgesi tıpkı diğer antik kentlerde olduğu gibi şehrin kalbi. Bu bölge alışveriş ve sosyalleşme mekanı olarak kullanıldığı gibi kölelerin birbirlerini öldürdüğü ya da vahşi hayvanlarla savaştırıldığı gösteri alanı olarak da kullanılabiliyormuş. Bu bölgede sergilenen testi, kap ve benzeri eşyalar şehrin nüfus yoğunluğu hakkında bilgi veriyor. Ayrıca forum içerisindeki yapılara, kemerlere verilen özen ve buralarda kullanılan işlemelerin detayları da şehrin şatafatlı havasını tekrarlıyor. Tarım, Pompei için en az ticaret kadar önemliymiş. Bağlar ve meyve bahçeleri, son derece düzenli ve sık karşımıza çıkıyor şehirde..

Tarihteki yerini bir liman kenti olarak almasına rağmen günümüzde liman kalmamış. Gerek suların çekilmesi, gerek Vezüv’ün saldırıları ile 79 yılında denizin yanında olan şehir günümüzde denizden daha içeride bir konumda yer alıyor. Bölgeye giriş İtalya’nın neredeyse her tarihi mekanına olduğu gibi ücretli. Ancak ücretli olsa da pek fazla sıra beklemiyorsunuz. Yanınızda ufak bir çantanın bulunmasına izin verilmekle beraber büyük sırt çantaları ile Pompei içerisine girmek maalesef yasak. Sıcak bir günde şehri ziyaret etmeyi planlıyorsanız yanınıza su ve şapka almayı ihmal etmemelisiniz. Ayrıca uzun bir yürüyüşün de sizi bekleyeceğini düşünerek rahat kıyafetler giymenizde fayda var. Pompei çıkışında çevrede bulunan restaurantların herhangi birinde yemek yiyebilirsiniz lâkin beklentiniz yüksek olmasın. Lezzet için değil, doymak için yemek yemeyi tercih etmelisiniz.

Dönemin “zevk-i sefa” şehri,

Kilisenin “sapkınlığa yönelirseniz sonunuz Pompei gibi olur”  diyerek insanları korkuttuğu şehir,

Tarihin “çığırından çıkmış, sapkın” dediği şehir,

olarak tanımladığı Pompei tanımlardan hangisidir bilinmez ama yanı başındaki Vezüv’ün hiddetini her hücresinde hissetmiş, adeta bir zaman makinası.. 2000 Yıl öncesine, 24 Ağustos 79, saat 14:00’a dönmeye cesaretiniz varsa, Pompei’yi ziyaret listenize mutlaka eklemelisiniz..

Son bir hatırlatma.. Vezüv yanardağının halen aktif ve her an patlayabilecek statüde olduğunu unutmayın..